EVLİYALAR
- Ahmet Tomor Hocaefendi
- 20 Eki 2018
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2021
Yüce Allah buyuruyor:
Biliniz ki, Allah'ın velilerine (dostlarına) korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar. Onlar ki (gerçek) îman eden ve takvâ üzere olanlardır. (Yunus – 62)
Velinin çoğulu olan evliya, Allah dostu demektir. Peygamberler ruhlar âleminde İlâhi seçimle belirlendiğinden hiç kimse çalışarak peygamber olamaz ama evliyalık kapısı herkese açıktır. Bu nedenle nefsini aşıp seyr-i sülük eden (mânevî yolda ilerleyen) herkes evliya olabilir. Ancak evliya olmak, evliya anılarını ve kerâmetlerini dinlemek gibi hoş ve kolay değildir. Çünkü her şeyin başlangıcı güç ve sonu hoş olduğu gibi, evliyalığın da başlangıcı çok güç ve sonu çok hoştur. Şöyle ki:
Evliyalar başlangıçta Nefs-i emmâre'nin şehvet, gazab (öfke), kin, kibir, hased, onur, benlik ve dünya tutkusu gibi baskılarından kurtulup, Nefs-i levvâme'nin tevbe makamına ulaşmak için,
Yıllarca nefisleri ile kıyasıya cihad eder ve ruhsal açıdan güçlenmeye çalışırlar. Bu yolda başarı sağlamak için bir yandan ruhun gıdası olan Zikrullah'a devam ederken, diğer yandan nefsin gıdasını kesmek için doyasıya yemez, kana kana su içmez, gaflet uykusuna dalmaz, gereksiz yere konuşmaz, kahkaha ile gülmez ve bir an ölümü, kefeni, tabutu ve mezarı unutmazlar.
Bu yolda çok elenenler olur ve bu uzun maratona dayanamayıp yarıştan çekilenler de olur. Ancak yılmadan ve geri adım atmadan mânevî yolculuğa devam edenler, kuşkusuz Nefs-i levvâme denilen kendini kınama yani tevbe makamına ulaşırlar.
Tevbe makamında tüm günahlardan arınıp gönülleri İlâhi nurla dolunca, dünyaya yeniden gelmiş gibi çok farklı bir hayata kavuşur ve ibâdetlerin tadını almaya başlarlar. Artık gönülleri uyanık, uykuları hafif, rüyaları gerçek, kalpleri huzurlu ve bedenleri hafif olur.
Gerçi şeytan da boş durmaz ve görevini ihmal etmez. Kerâmet ve mânevî makamlar hayali ile bunları oyalamaya ve yoldan alıkoymaya çalışır ama Allah'ın rızası dışında başka bir amaçları olmayanlar, şeytanın hilelerine aldanmaz, ihlâs ve samimiyetle mânevî yolculuğa devam edip Nefs-i mülhime denilen (ilham) makamına ulaşırlar.
Nefs-i mülhime aşk, cezbe, ilham, rûhanî zevk ve mânevî feyizlerle dolu çok tatlı bir makamdır. Bu makama gelenlerin içleri nur gibi parlayıp gönülleri meleklerle uyum sağlayacak yapıya ulaşınca, ilhamlar, ledünnî ilimler gelmeye ve bazı gizli sırlar açılmaya başlar.
İhlâs ile mânevî yolculuğa devam edenler ve bu makamı da aşanlar Nefs-i mutmeinne denilen (itminan, sükûn) makamına ulaşınca, artık nefsin baskısından kurtulur ve mânevî huzura kavuşurlar.
Bu makam, îman, istikrar, huzur, sükûn, takvâ, kerâmet ve gerçek velâyet (evliyalık) makamı olduğundan, bu makama ulaşan evliyalar dünya, âhiret sevdasından geçer, gece, gündüz ümmet-i Muhammed'e dua eder ve onları ancak Allah'ın zikri tatmin eder.
Dünyada yaşadıkları sürece rûhanî zevkler, mânevî feyizler, gerçek rüyalar, ilhamlar, keşifler ve kerâmetlerle mânevî yolculukları devam eder. Yeniden diriltilip kabirlerinden kaldırıldıkları gün de, melekler onları karşılayıp, sakın korkmayın, mahzun da olmayın diye cennetle müjdelerler.
Evliyaların belirli bir alâmeti var mıdır?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allah'ın evliya (kul) ları görüldüğü zaman, sadece Allah hatırlanır. (Tirmizî)
Allah aşkı ile yanan evliyaların gönülleri güneş gibi mânevî enerji saçtığından, evliyaları gören ve onların sohbetinde bulunan temiz kalpli mü'minler de, her şeyi unuturlar ve sadece Allah'ı hatırlarlar.
Ya kalpleri temiz olmayanlar?
Günah işleye işleye içleri kararan ve paslı bir aynaya dönüşen kalplerine evliyaların gönüllerindeki güzellikler yansımadığı için onlar evliyalardan feyiz alamaz ve Allah'ı hatırlayamazlar.
Yeryüzünde her zaman evliya var mıdır?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Her dönemde ümmetimin en hayırlısı beş yüz (kişi) dir. Bunlardan kırkı abdallar (yani kırklar) dır. Ne beş yüzlerin, ne de kırkların sayısı hiç noksanlaşmaz. Çünkü beş yüzlerden biri ölünce, onun yerine başka biri ve kırklardan biri ölünce, onun yerine de başka biri alınır. Bunlar kendilerine zulüm edeni af eder, kötülük yapana iyilik yapar ve Allah'ın kendilerine verdiği (maddî, mânevî) nimetlerden herkesi eşit şekilde yararlandırırlar. (Ebû Nuaym)
Beş yüzlerin en üstünlerinden üçü kutublardır ve kutubların en üstüne de kutb'ül-aktab denir. İşte evliyaların en büyükleri bunlardır ve bunlardan biri öldüğü an, hemen başkası yerine atanır.
Sonra yediler, kırklar, üç yüzler, ricâlullah ve ricâl'ül-gayb denilen evliyalar gelir. Bunlar yeryüzünde görevli evliyalardır ve her birinin farklı görevleri vardır.
Görevli kadın evliyalar da var mıdır?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Abdal (kırk) lar, kırk erkek ve kırk kadın (evliya) dır. Kırklardan bir erkek öldüğü zaman, Allahü Teâlâ onun yerine bir erkeği ve kırklardan bir kadın öldüğü zaman, Allahü Teâlâ onun yerine bir kadını görevlendirir. (Deylemî)
Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Allahü Teâlâ bu ümmet (i Muhammed) için her (hicrî) yüzyılın başında, dini (bid'atlardan arındırıp) yenileyecek birini (müceddid) gönderir. (Ebû Dâvûd - Hâkim - Beyhâki)
Hz. Muhammed son peygamber olduğu ve ondan sonra başka peygamber gelmeyeceği için Yüce Allah her hicrî yüz yılın başında bir müceddid gönderir. Müceddidler, zamanla ortaya çıkan bid'atlardan, hurâfelerden dini arındırmaya, farzları ve unutulan sünnetleri ihya etmeye çalışırlar.
Bunların dışında her zaman daha pek çok evliyalar vardır ve bunların sayısını ancak Allah bilir.
***
Ahmet Tomor Hocaefendi
EVLİYA VE KERAMET KONULU SOHBETİMİZ
Bình luận